وَدَّ كَثِيـرٞ مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِـتَـٰبِ لَوۡ يَرُدُّونَـكُـم مِّنۢ بَعۡدِ إِيمَـٰنِـكُـمۡ كُـفَّارًا حَسَدٗا مِّنۡ عِندِ أَنفُسِهِم مِّنۢ بَعۡدِ مَا تَبَيَّـنَ لَهُمُ ٱلۡـحَـقُّۖ فَٱعۡفُواْ وَٱصۡفَحُواْ حَتَّـىٰ يَأۡتِـيَ ٱللَّهُ بِأَمۡرِهِۦٓۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَـىٰ كُـلِّ شَـيۡءٖ قَدِيرٞ ١٠٩
Ey gerçek manada iman edenler! Kitap ehlinin çoğu, (Muhammed’in Allah’ın rasulü olduğuna ve ona tâbi olanların hidayet üzere olduğuna dair) hak kendilerine açıkça belli olduktan sonra, (sırf hak olan rasule tâbi olduğunuz için) nefislerinden kaynaklanan hasetten dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmeyi arzular. Allah onlar hakkındaki hükmünü verinceye kadar (yaptıkları kötülüklerden dolayı onları cezalandırmayıp) affedin ve yaptıklarını görmezden gelin. Muhakkak ki Allah, her şeye kadirdir (dilerse onlara azap eder, dilerse onlara hidayet edip bağışlar).