(Ey Allah’a eş koşan müşrikler!) Bilin ki (her şeyi yaratan ve her şeyi bilen) o Allah, sizin gerçek rabbinizdir. O’ndan başka ibadeti hak eden hiçbir varlık yoktur. (İbadet ettiğiniz sahte ilahlar dâhil) Her şeyi yaratan muhakkak O’dur, öyleyse sadece O’na ibadet edin (O’nun emirlerine boyun eğip yasaklarından uzak durun, hayatınızın her alanını O’nun şeriatine göre düzenleyin ve O’nun hükümlerinden başka hükümlere muhakeme olmayın)! Muhakkak ki O, her şeye vekildir (kullarını gözetleyen, koruyan ve mükemmel hikmetiyle idare edendir).
Gözler O’nu asla idrak edemez (Allah’ın gerçeğini bilemez) fakat O, bütün gözleri (ve gözlerin gördüğü her şeyi en ince ayrıntısıyla) idrak eder. Bilin ki O (ٱللَّـطِـيـف) el-Latīf’tir (kullarına lütufta bulunan, onlar için hayırlı ve menfaatlerine olan şeyleri kolaylaştırıp muvaffak kılan ve kullarını yumuşaklıkla ıslah edendir), (ٱلۡـخَـبِـيـر) el-Ḫabîr’dir (kullarının her hâlini gizlisiyle açığıyla bilen ve kendisine hiçbir şey gizli olmayandır).
“Ey insanlar! Muhakkak ki (benim vasıtamla) size Rabbinizden (yalnız O’na ibadet edilmesi gerektiğini ve şirkin en büyük zulüm olduğunu ispat eden) apaçık deliller gelmiştir. Kim bu delilleri görüp ona göre amel ederse kendi yararına, kim de onlara karşı kör olup zıddına amel ederse kendi zararına olur. Bilin ki ben, sizin üzerinize hafîz (amellerinizi yazıp gözetleyici) değilim (ben ancak Allah tarafından bana vahyedilenleri bildiren bir rasulüm, yaptıklarınızı gözetip ona göre sizi hesaba çekecek olan ise Allah’tır).”
(Ey rasulüm! Allah’ın her şeye kadir olduğunu, sadece O’na ibadet edilmesi gerektiğini ve şirkin her türünün zulüm olduğunu değişik delillerle ispat ettiğimiz gibi korkutan, müjdeleyen ve öğüt veren) Ayetlerimizi de böylece değişik şekillerde açıklıyoruz. Fakat (buna rağmen hakkı istemeyen) müşrikler, “(Getirdiğin şeyler vahiy değildir) Sen bunları başkalarından (daha önceki kitap ehlinden) öğrendin.” derler. Muhakkak ki biz hakkı, (bütün insanlara açıkladığımız gibi) bilen (düşünüp ibret almak isteyen) kavim için de değişik şekillerde açıklıyoruz (çünkü ancak onlar hakka iman edip sımsıkı sarılır).
Ey rasulüm! Sadece Rabbinin sana vahyettiği şeylere uy (bütün hayatını ona göre düzenle)! (Sakın müşriklerin Allah dışında ibadete çağırdığı şeylere ibadet etme çünkü) Tek hak ilah O’dur, O’ndan başka ibadeti hak eden hiçbir varlık yoktur. Sen, (hakka bile bile karşı gelip inkârda inat eden) müşriklerden yüz çevir (kalbini onların amelleriyle meşgul etme çünkü onların hesabı Allah’a aittir).
Ey rasulüm! Bil ki Allah dileseydi o müşrikler (Allah’a) şirk koşmazlardı. Muhakkak ki biz seni, onlar üzerine hafîz (amellerini yazıp gözetleyici) kılmadık. Yine sen onlara vekil (koruyucu, rızıklarını verici ve ihtiyaçlarını giderici) de değilsin (sen ancak Allah tarafından sana vahyedilenleri bildiren bir rasulsün; onlara hafîz ve vekil olan sadece Allah’tır, hesap soracak olan da sadece O’dur).
Ve ey iman edenler! Müşriklerin, Allah dışında ibadet ettikleri ilahlarına (hak ettikleri hâlde) sövmeyin, böyle yaparsanız onlar da (ilahlarına aşırı bağlılıkları sebebiyle hiç düşünmeden) misilleme olarak ve cahilliklerinden dolayı Allah’a söverler. (Allah’tan başkasına ibadet eden) Bu müşriklere (hidayete muvaffak kılmadığımız için) amellerini süslü gösterdiğimiz gibi (Allah’a eş koşan ve hakka bile bile karşı gelen) daha önceki müşrik ümmetlere de amellerini süslü gösterdik. Sonra (kıyamet gününde) hepsi rableri olan Allah’a dönecek ve O, (dünyada) yaptıkları amelleri onlara haber verecektir (ve ona göre hesap soracaktır).
Ve müşrikler, (rasulümüz tarafından) kendilerine (talep ettikleri) delil (mucize) getirilirse ona kesinlikle iman edeceklerine dair Allah’a tekid edilmiş en ağır yeminleri ettiler. Ey rasulüm! Onlara de ki: “Talep ettiğiniz delilleri getirmek sadece Allah’a aittir (dilediği zaman istediği delili indirir).” Ey iman edenler! Talep ettikleri deliller (mucizeler) gelse bile onlara inanacaklarını zannetmeyin (çünkü onlar, hidayeti isteyen kimseler değildir).
Ve biliniz ki (o müşriklere talep ettikleri mucizeleri indirsek) daha önce (hakka karşı inatlarından dolayı) kalplerini nasıl (hakkı idrak edemeyecek şekilde) değiştirmiş ve gözlerini nasıl hakka karşı kör etmiş, böylece onları hidayete muvaffak kılmamışsak, (hakkı istemediklerinden dolayı) yine kalplerini değiştirir ve gözlerini hakka karşı kör ederiz de hidayete muvaffak olamaz ve iman etmezler. İşte böylece onları sapıklığın içinde hakka tâbi olmayacak, doğru yolu görmeyecek, Allah’ın yardımından uzaklaşmış ve şeytanların oyuncağı olmuş bir hâlde bırakırız.