وَإِمَّا تُعۡرِضَنَّ عَنۡهُمُ ٱبۡتِغَآءَ رَحۡـمَةٖ مِّن رَّبِّكَ تَرۡجُوهَا فَقُل لَّهُمۡ قَوۡلٗا مَّيۡسُورٗا ٢٨

Ve ey rasulüm! Rabbinin sana fazlından vermesi umuduyla beklerken onlar (ihtiyaçlı olanlar) sana gelip bir şey istediklerinde, elinde hiçbir şeyin olmadığı için veremezsen onlara güzel ve yumuşak sözler söyle (sıkıntılarının gitmesi için onlara dua et ve Allah sana ihsan ettiğinde vereceğini söyle)!

وَلَا تَـجۡـعَلۡ يَدَكَ مَغۡلُولَةً إِلَـىٰ عُنُقِكَ وَلَا تَـبۡسُطۡهَا كُـلَّ ٱلۡبَسۡطِ فَتَقۡعُدَ مَلُومٗا مَّـحۡسُورًا ٢٩

Sakın (ihtiyaç sahiplerine infak etmekte) eli sıkı (cimri) olma ve (gereksiz harcamalar yaparak) hepten eli açık (israfçı) da olma! Eğer böyle yaparsan (cimri ya da israfçı olursan) kınanırsın ve pişman olursun (kaybettiklerinin hasretini çeker durursun).

إِنَّ رَبَّكَ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَـشَآءُ وَيَقۡدِرُۚ إِنَّهُۥ كَـانَ بِعِبَادِهِۦ خَبِيـرَۢا بَصِيـرٗا ٣٠

Ey rasulüm! Bil ki Rabbin (hikmeti gereği) kullarından dilediğinin rızkını genişletir, dilediğinin rızkını da daraltır. Muhakkak O, kullarını (onların ihtiyaçlarını ve maslahatlarını) çok iyi bilen ve ne yaptıklarını görendir.

وَلَا تَقۡتُلُوٓاْ أَوۡلَـٰدَكُـمۡ خَشۡيَةَ إِمۡلَـٰقٖۖ نَّـحۡـنُ نَرۡزُقُهُمۡ وَإِيَّاكُـمۡۚ إِنَّ قَتۡلَهُمۡ كَـانَ خِطۡـٔٗا كَبِيـرٗا ٣١

Ey insanlar! Çocuklarınızı, (bakımlarına harcama yaptığınız için ileride) fakirliğe düşeceğiniz korkusuyla öldürmeyin! Bilin ki onların rızkını da sizin rızkınızı da veren biziz. Muhakkak ki onları öldürmek çok büyük bir suçtur (çünkü öldürülmelerini gerektiren geçerli hiçbir sebep yoktur).

وَلَا تَقۡرَبُواْ ٱلزِّنَـىٰٓۖ إِنَّهُۥ كَـانَ فَـٰحِشَةٗ وَسَآءَ سَبِيلٗا ٣٢

Ve ey iman edenler! Zinaya asla yaklaşmayın (ne zinaya teşvik eden amelleri ne de zinayı yapın)! Muhakkak ki o, (neseplerin karışmasına ve Allah’ın azabına sebep olan) çok çirkin bir amel ve seçilecek çok kötü bir yoldur.

وَلَا تَقۡتُلُواْ ٱلنَّفۡسَ ٱلَّتِـي حَرَّمَ ٱللَّهُ إِلَّا بِٱلۡـحَـقِّۗ وَمَن قُتِلَ مَظۡلُومٗا فَقَدۡ جَعَلۡنَا لِوَلِيِّهِۦ سُلۡطَـٰنٗا فَلَا يُـسۡرِف فِّـي ٱلۡقَتۡلِۖ إِنَّهُۥ كَـانَ مَنصُورٗا ٣٣

Ey iman edenler! Öldürülmeyi hak eden hariç, sakın Allah’ın öldürmeyi haram kıldığı kişiyi öldürmeyin! Biz, zulmen (şeran öldürülmeyi gerektiren bir sebep yokken) öldürülen kişinin velisini (katil üzerinde) bir hak sahibi kıldık (dilerse katili kısas olarak öldürür, dilerse ondan diyet alır, dilerse onu affeder). Fakat sakın öldürmekte haddi aşmasın (katile işkence veya müsle* yapmasın ve katil dışında masum kişileri öldürmesin)! Böyle yapmadığı müddetçe Allah onun yardımcısı ve destekleyicisidir.

وَلَا تَقۡرَبُواْ مَالَ ٱلۡيَتِيمِ إِلَّا بِٱلَّتِـي هِـيَ أَحۡسَنُ حَتَّـىٰ يَبۡلُغَ أَشُدَّهُۥۚ وَأَوۡفُواْ بِٱلۡعَهۡدِۖ إِنَّ ٱلۡعَهۡدَ كَـانَ مَسۡـُٔولٗا ٣٤

Ve aklı kemale erinceye kadar yetimin (küçükken babası ölen çocuğun) malına, ancak en güzel niyetle yaklaşın! Ahdi, hiç bozmadan eksiksiz yerine getirin! Bilinmelidir ki ahdini bozana, (Allah tarafından) mutlaka hesap sorulacaktır.

وَأَوۡفُواْ ٱلۡكَيۡلَ إِذَا كِـلۡتُمۡ وَزِنُواْ بِٱلۡقِسۡطَاسِ ٱلۡمُسۡتَقِيمِۚ ذَٰلِكَ خَيۡـرٞ وَأَحۡسَنُ تَأۡوِيلٗا ٣٥

Ve ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve tarttığınız zaman doğru terazi ile tartın! Böyle yapmak (dünyada ve ahirette) sizin için daha hayırlıdır ve akıbeti de daha iyidir.

وَلَا تَقۡفُ مَا لَيۡسَ لَكَ بِهِۦ عِلۡمٌۚ إِنَّ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡبَصَرَ وَٱلۡفُؤَادَ كُـلُّ أُوْلَٰٓئِكَ كَـانَ عَنۡهُ مَسۡـُٔولٗا ٣٦

Ve ey âdemoğlu! Bilmediğin şeyin ardına asla düşme! Muhakkak ki her kul kulağıyla dinlediği, gözüyle gördüğü ve kalbiyle idrak ettiği şeylerden sorumludur.

وَلَا تَمۡشِ فِـي ٱلۡأَرۡضِ مَرَحًاۖ إِنَّكَ لَن تَـخۡـرِقَ ٱلۡأَرۡضَ وَلَن تَبۡلُغَ ٱلۡـجِـبَالَ طُولٗا ٣٧

Ve ey insan! Sakın yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü ne kadar azametli olsan da yeri delip geçemezsin, ne kadar uzasan da dağların boyuna ulaşamazsın. (Öyleyse niye kibirleniyorsun ki?!)

كُـلُّ ذَٰلِكَ كَـانَ سَيِّئُهُۥ عِندَ رَبِّكَ مَكۡرُوهٗا ٣٨

Ey insan! Daha önce zikredilenlerden kötü olanların hepsi, Rabbinin katında sevilmeyen amellerdir (Allah bunları yapanlardan razı olmaz).