46:29

وَإِذۡ صَرَفۡنَآ إِلَيۡكَ نَفَرٗا مِّنَ ٱلۡـجِـنِّ يَـسۡتَمِعُونَ ٱلۡقُرۡءَانَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوٓاْ أَنصِتُواْۖ فَلَمَّا قُضِـيَ وَلَّوۡاْ إِلَـىٰ قَوۡمِهِم مُّنذِرِينَ ٢٩

Ey rasulüm! Hani Kur’ân’ı dinlemeleri için cinlerden bir taifeyi sana yönlendirmiştik. Onu dinleme yerine geldiklerinde birbirlerine, “Susun (ki onu güzelce dinleyelim)!” demişlerdi. Kur’ân’ı okuman bitince de kavimlerine (Kur’ân’a iman etmeyenlerin şiddetli azaba uğratılacağını bildiren birer) uyarıcı olarak dönmüşlerdi.

46:30

قَالُواْ يَٰقَوۡمَنَآ إِنَّا سَمِعۡنَا كِتَـٰبًا أُنزِلَ مِنۢ بَعۡدِ مُوسَـىٰ مُصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡـنَ يَدَيۡهِ يَهۡدِيٓ إِلَـى ٱلۡـحَـقِّ وَإِلَـىٰ طَرِيقٖ مُّسۡتَقِيمٖ ٣٠

(Kur’ân’ı dinledikten sonra kavimlerine uyarıcı olarak dönen) Cinler, kavimlerine şöyle dediler: “Ey kavmimiz! Biz, Musa’dan sonra Allah tarafından indirilmiş olan öyle bir kitap işittik ki o; kendisinden önceki (Allah tarafından indirilen) kitapları tasdik eden, hakka ileten ve doğru yolu gösteren bir kitaptır.”

46:31

يَـٰقَوۡمَنَآ أَجِيبُواْ دَاعِـيَ ٱللَّهِ وَءَامِنُواْ بِهِۦ يَغۡفِرۡ لَكُـم مِّن ذُنُوبِـكُـمۡ وَيُجِرۡكُـم مِّنۡ عَذَابٍ أَلِيمٖ ٣١

“Ey kavmimiz! Allah tarafından gönderilen çağrıcıya (Muhammed’e) icabet edin ve ona iman edin ki Allah bazı günahlarınızı affetsin ve sizi (ahiret günündeki) çok can yakıcı azaptan korusun.”

46:32

وَمَن لَّا يُـجِبۡ دَاعِـيَ ٱللَّهِ فَلَيۡسَ بِمُعۡجِزٖ فِـي ٱلۡأَرۡضِ وَلَيۡسَ لَهُۥ مِن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءُۚ أُوْلَٰٓئِكَ فِـي ضَلَـٰلٖ مُّبِيـنٍ ٣٢

“Ve kim Allah tarafından gönderilen o çağrıcının (Muhammed’in) davetine icabet ve ona iman etmezse bilsin ki Allah’ı yeryüzünde asla aciz bırakamaz ve (Allah ona bir ceza vermek istediğinde) kendisine O’ndan başka bir veli (koruyucu, yardımcı ve destekçi) bulamaz. İşte böyle kimseler apaçık bir sapıklık içindedirler.”

46:33

أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَلَمۡ يَعۡـيَ بِـخَلۡقِهِنَّ بِقَـٰدِرٍ عَلَـىٰٓ أَن يُـحۡـِۧيَ ٱلۡمَوۡتَـىٰۚ بَلَـىٰٓۚ إِنَّهُۥ عَلَـىٰ كُـلِّ شَـيۡءٖ قَدِيرٞ ٣٣

Ey rasulüm! (Dirilişi inkâr eden) Kavminin müşrikleri, gökleri ve yeri hiç yorulmadan yaratanın Allah olduğunu bilmiyorlar mı?! Bunları yaratmaya kadir olan, ölüleri diriltmeye de kadir olmaz mı?! Elbette kadirdir. Muhakkak ki O, her şeye kadirdir (hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz).

46:34

وَيَوۡمَ يُعۡرَضُ ٱلَّذِينَ كَـفَرُواْ عَلَـى ٱلنَّارِ أَلَيۡسَ هَـٰذَا بِٱلۡـحَـقِّۖ قَالُواْ بَلَـىٰ وَرَبِّنَاۚ قَالَ فَذُوقُواْ ٱلۡعَذَابَ بِمَا كُنتُمۡ تَـكۡـفُرُونَ ٣٤

Ve (Allah’ı, rasulünü ve onun getirdiklerini) inkâr eden kâfirler, kıyamet gününde cezalandırılmak için ateşin karşısına getirildiklerinde onlara (azarlanarak) şöyle sorulur: “İşte yalanladığınız azap! Hak değil mi?!” Onlar da “Evet! Rabbimize yemin olsun ki gerçekmiş.” derler. Bunun üzerine Allah onlara şöyle der: “Öyleyse size gelen hakkı bile bile inkâr etmeniz sebebiyle tadın azabı!”

46:35

فَٱصۡبِـرۡ كَمَا صَبَـرَ أُوْلُواْ ٱلۡعَزۡمِ مِنَ ٱلرُّسُلِ وَلَا تَـسۡتَعۡجِل لَّهُمۡۚ كَأَنَّهُمۡ يَوۡمَ يَرَوۡنَ مَا يُوعَدُونَ لَمۡ يَلۡبَثُوٓاْ إِلَّا سَاعَةٗ مِّن نَّهَارِۭۚ بَلَـٰغٞۚ فَهَلۡ يُهۡلَكُ إِلَّا ٱلۡقَوۡمُ ٱلۡفَـٰسِقُونَ ٣٥

Ey rasulüm! Sen de ululazm olan rasuller (Nuh, İbrahim, Musa ve İsa) gibi müşriklerin yalanlama ve eziyetlerine sabret ve onların üzerine bir an önce azap inmesi için acele etme! (Elbette onların başına tayin edilen zamanda azap inecektir.) Şu var ki kıyamet gününde onlar kendilerine vâdedilen azabı gördüklerinde (dünya ve berzahta) sanki gündüzden bir saat kadar kaldıklarını zannederler. Bilinmelidir ki bu Kur’ân, bir bildiridir (insan ve cinler için hak ile bâtılı açıklayan ve hakka tâbi olanlar ile bâtıla tâbi olanların alacağı karşılığı bildiren bir kitaptır). Fasık olan (gerçek imana tâbi olmayıp küfür ve şirkinde ısrar eden, Allah’ın emirlerine boyun eğmeyen ve rasulüne tâbi olmayan) kavimden başkası helak edilir mi hiç?! (Asla!)