57:19

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦٓ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصِّدِّيقُونَۖ وَٱلشُّهَدَآءُ عِندَ رَبِّهِمۡ لَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ وَنُورُهُمۡۖ وَٱلَّذِينَ كَـفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِــَٔايَـٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡـجَحِيمِ ١٩

Allah’a gerçek manada iman eden (O’nu zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birleyip hiçbir şeyi şirk koşmayan) ve bütün rasullerine de iman edenlere gelince; onlar, Rableri katında sıddık (özü sözü doğru olanların) ve şehid (Allah’ın şeriatini yeryüzünün her yerine hâkim kılmak için ölenlerin) mertebesine erenlerdir. (Kıyamet gününde) Onların hem mükâfaatları hem de (önlerinden ve sağ taraflarından giden) nurları olacaktır. Benim birliğime inanmayan ve rasulüme indirdiğim ayetlerimi yalanlayan kâfirlere gelince; onlar cehennem ehlidirler (orada ebedî olarak kalacaklardır).

57:20

ٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَا ٱلۡـحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَا لَعِبٞ وَلَهۡوٞ وَزِينَةٞ وَتَفَاخُرُۢ بَيۡنَكُـمۡ وَتَـكَـاثُرٞ فِـي ٱلۡأَمۡوَٰلِ وَٱلۡأَوۡلَٰدِۖ كَمَثَلِ غَيۡثٍ أَعۡجَبَ ٱلۡكُفَّارَ نَبَاتُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَـرَىٰهُ مُصۡفَرّٗا ثُمَّ يَـكُونُ حُطَـٰمٗاۖ وَفِـي ٱلۡأٓخِرَةِ عَذَابٞ شَدِيدٞ وَمَغۡفِرَةٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضۡوَٰنٞۚ وَمَا ٱلۡـحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَآ إِلَّا مَتَـٰعُ ٱلۡغُرُورِ ٢٠

Ey insanlar! Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, süs, aranızda (mal, mertebe ve çocuklarınızla) övünme, daha çok mal ve çocuk sahibi olma isteğinden ibarettir. Dünya hayatı tıpkı yağmurun yerden bitirdiği ve çiftçilerin hoşuna giden bitki gibidir. Sonra o bitki kurur da sen, onun sapsarı olduğunu görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ve bilin ki ahirette (kâfirler ve münafıklar için) şiddetli azap vardır. Yine orada (gerçek manada iman edenler için) Allah’ın mağfireti ve rızası (mükâfaatı) vardır. Şu bir gerçektir ki dünya hayatı (süsleri, lezzetleri ve şehvetleri) aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.

57:21

سَابِقُوٓاْ إِلَـىٰ مَغۡفِرَةٖ مِّن رَّبِّـكُـمۡ وَجَنَّةٍ عَرۡضُهَا كَعَرۡضِ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ أُعِدَّتۡ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦۚ ذَٰلِكَ فَضۡلُ ٱللَّهِ يُؤۡتِيهِ مَن يَـشَآءُۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلۡفَضۡلِ ٱلۡعَظِيمِ ٢١

Ey insanlar! Rabbinizin mağfiretini ve genişliği gökler ile yer kadar olan cenneti elde etmek için (salih ameller işlemede ve günahlarınızdan halis bir şekilde tevbe etmede) yarışın! O cennet, Allah’a ve rasullerine gerçek manada iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu mükâfaat Allah’ın ikramıdır, onu dilediğine verir. Ve bilin ki Allah (mu’min kullarına) büyük lütuf ve ihsan sahibidir.

57:22

مَآ أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٖ فِـي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِـيٓ أَنفُسِكُـمۡ إِلَّا فِـي كِتَـٰبٖ مِّن قَبۡلِ أَن نَّبۡـرَأَهَآۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَـى ٱللَّهِ يَـسِيـرٞ ٢٢

Ey insanlar! Biliniz ki yeryüzüne isabet eden bütün musibetler ve kendi nefislerinizde size isabet eden her musibet, yer ve içindekiler yaratılmadan önce Levhi’l Mahfuz’a yazılmıştır. Muhakkak ki bu, Allah’a kolaydır.*

* Allahu Teâlâ için “Bu daha kolaydır yani diğerinden daha kolaydır.” denilmez çünkü Allahu Teâlâ için hiçbir şey zor değildir, O’nu hiçbir şey aciz kılmaz. Allahu Teâlâ için “Bu iş zordur, bu iş kolaydır; bu iş daha zordur, bu iş daha kolaydır.” diye sözler kullanılmaz. Bunlar ancak yaratılanlar hakkında ya da insanların meseleyi daha iyi anlaması ve ne kadar çelişkide olduklarını anlatmak için onlara hücceti ikame etmede kullanılır. Yoksa Allahu Teâlâ hakkında bu asla söz konusu olamaz. Kulların sıfatlarına kıyas ederek Allahu Teâlâ’ya sıfat vermek çok büyük bir yanlıştır. Çünkü Allahu Teâlâ hiçbir konuda, hiçbir şekilde yarattıklarına benzemez. Bu, eş-Şûrâ: 11 ayetinde sabittir.

57:23

لِّكَيۡلَا تَأۡسَوۡاْ عَلَـىٰ مَا فَاتَـكُـمۡ وَلَا تَفۡرَحُواْ بِمَآ ءَاتَىٰكُـمۡۗ وَٱللَّهُ لَا يُـحِبُّ كُـلَّ مُـخۡـتَالٖ فَخُورٍ ٢٣

Ey insanlar! Bunu size bildirmemizin sebebi, kaçırdığınız nimetlerden dolayı üzülmemeniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerden dolayı (insanlara karşı) böbürlenerek sevinmemeniz içindir. Ve bilin ki Allah, kendisine verilen nimetten dolayı insanları hor ve hakir görüp onlara eziyet ederek üstünlük taslayanları sevmez.

57:24

ٱلَّذِينَ يَبۡخَلُونَ وَيَأۡمُرُونَ ٱلنَّاسَ بِٱلۡبُخۡلِۗ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡغَنِـيُّ ٱلۡـحَـمِيدُ ٢٤

O kimseler, (Allah’ın vacip kıldığı harcama konusunda) cimrilik yaparlar ve insanlara da cimrilik yapmayı emrederler (bilsinler ki onlar kaybedenlerdir). Kim (Allah’a itaatten) yüz çevirirse ancak kendisine zarar verir. Muhakkak ki Allah (ٱلۡـغَـنِـيّ) el-Ğaniyy’dir (hiçbir şeye muhtaç olmayandır; O’nun dışındaki varlıklar hem varlıklarında hem de varlıklarının devamında O’na muhtaçtır), (ٱلۡـحَـمِيـد) el-Ḥamîd’dir (sahip olduğu güzel isimlerinden, mükemmel sıfatlarından ve fiillerinden dolayı hamdedilip övülmeyi hak edendir).