وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ سَنُدۡخِلُهُمۡ جَنَّـٰتٖ تَـجۡرِي مِن تَـحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَـٰرُ خَـٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدٗاۖ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٗاۚ وَمَنۡ أَصۡدَقُ مِنَ ٱللَّهِ قِيلٗا ١٢٢

(Allah’a, rasulüne ve ona indirilenlere gerçek manada) İman edip salih ameller (Allah için ve istediği şekilde ameller) işleyenlere gelince; onları içinde ebedî kalmak üzere sarayları ve ağaçları altından ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğiz. Allah’ın vâdi haktır (mutlaka gerçekleşecektir). Allah’tan daha doğru söz söyleyen kim vardır?!

لَّيۡسَ بِأَمَانِيِّـكُـمۡ وَلَآ أَمَانِـيِّ أَهۡلِ ٱلۡكِتَـٰبِۗ مَن يَعۡمَلۡ سُوٓءٗا يُـجۡزَ بِهِۦ وَلَا يَـجِدۡ لَهُۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلِيّٗا وَلَا نَصِيـرٗا ١٢٣

(Cehennemden kurtulup) Cenneti kazanmak, sizin temennilerinizle veya kitap ehlinin (Yahudi ve Hristiyanların) temennileriyle gerçekleşecek bir şey değildir. Kim (İslam’a zıt) kötü bir amel işlerse (ahiret gününde) onun cezasını görecektir ve kendisine Allah’tan başka veli (fayda verecek bir dost) ve yardımcı (uğradığı cezayı defedecek birini) bulamayacaktır.

وَمَن يَعۡمَلۡ مِنَ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ مِن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَـىٰ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَدۡخُلُونَ ٱلۡـجَـنَّـةَ وَلَا يُظۡلَمُونَ نَقِيـرٗا ١٢٤

Ve erkek olsun kadın olsun, her kim mu’min olarak salih ameller (Allah için ve istediği şekilde ameller) işlerse işte onlar cennete gireceklerdir ve kıl kadar dahi zulme uğratılmayacaklardır (yaptıkları amellerin sevabını hiç eksiltilmeden alacaklardır).

وَمَنۡ أَحۡسَنُ دِينٗا مِّمَّنۡ أَسۡلَمَ وَجۡهَهُۥ لِلَّهِ وَهُوَ مُـحۡسِنٞ وَٱتَّبَعَ مِلَّةَ إِبۡرَٰهِيمَ حَنِيفٗاۗ وَٱتَّـخَـذَ ٱللَّهُ إِبۡرَٰهِيمَ خَلِيلٗا ١٢٥

Muhsin olarak (şeriatte gösterildiği gibi ameller işleyerek) yüzünü Allah’a teslim eden (zahiren ve bâtınen ihlasla Allah’ın emirlerine boyun eğen) ve İbrahim’in hanif(şirkten uzak) dinine tâbi olandan daha doğru din ve yol üzerinde olan kim vardır?! Bilin ki Allah İbrahim’i halil edinmişti (onu, sevgi ve yardım bakımından diğer kullarından üstün kılmıştı).

وَلِلَّهِ مَا فِـي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِـي ٱلۡأَرۡضِۚ وَكَـانَ ٱللَّهُ بِـكُـلِّ شَـيۡءٖ مُّـحِيطٗا ١٢٦

Ve göklerde de yerde de ne varsa hepsi Allah’ındır (ne itaat edenin itaati O’nun izzetini artırır ne de inkâr edenin küfrü ve şirki O’nun izzetini eksiltir). Muhakkak ki Allah her şeyi kuşatmıştır (hiçbir şey O’nun ilmi ve kudreti dışına çıkamaz, her şeyi en mükemmel şekilde idare edip düzene koyan O’dur).

وَيَـسۡـتَـفۡـتُونَكَ فِـي ٱلنِّسَآءِۖ قُلِ ٱللَّهُ يُفۡتِيـكُـمۡ فِيهِنَّ وَمَا يُتۡلَـىٰ عَلَيۡـكُـمۡ فِـي ٱلۡكِتَـٰبِ فِـي يَتَـٰمَـى ٱلنِّسَآءِ ٱلَّـٰتِـي لَا تُؤۡتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرۡغَبُونَ أَن تَنكِحُوهُنَّ وَٱلۡمُسۡتَضۡعَفِيـنَ مِنَ ٱلۡوِلۡدَٰنِ وَأَن تَقُومُواْ لِلۡيَتَـٰمَـىٰ بِٱلۡقِسۡطِۚ وَمَا تَفۡعَلُواْ مِنۡ خَيۡـرٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَـانَ بِهِۦ عَلِيمٗا ١٢٧

Ve ey rasulüm! Senden kadınlar hakkında (onların erkekler, erkeklerin de onlar üzerindeki hakları konusunda) fetva istiyorlar. Onlara de ki: “Kadınlar hakkında sorduğunuz şeyin hükmünü Allah size beyan ediyor. Ve size okunan kitapta (Kur’ân’da), yetim olup da (velayetiniz altında bulunan) Allah’ın farz kıldığı mirası kendilerine vermediğiniz ve kendileriyle evlenmek istemediğiniz (bununla birlikte malları gitmesin diye başkalarıyla evlenmesine izin vermediğiniz) kadınlar hakkında da size hükmünü beyan ediyor. Aynı şekilde mustazaf olan (küçük) çocuklar hakkında da (mirastaki haklarıyla alakalı) hükmünü beyan ediyor. Yetimlere karşı adaletli davranmanızın (onlara dünya ve ahirette faydalı olan şeyleri yapmanızın) üzerinize vacip olduğunu da beyan ediyor. Ve (yetimler, zayıflar ve diğer mu’minler için) hayır olarak ne yaparsanız muhakkak ki Allah onu (en ince teferruatıyla) bilir (ve size ona göre mükâfaat verecektir).”